24 Mart 2016 Perşembe

MEDENİ DÜNYA (!)

Medeni dünyaya şöyle bir bakın,
Timsah gözyaşı aldatmasın sakın.
İslam  dünyasına  yapılan  akın. 
Nasıl medeniyet, nasıl insanlık?

Batan bir dikenle kıyamet kopar,
Allah'ın  yerine  paraya  tapar.
Garibandan çeyrek ekmeği kapar,
Nasıl medeniyet, nasıl insanlık?

Dost olur menfaat için yalandan,
Hayır olmaz geçtiği yerde kalandan,
Hiç vazgeçmezler etrafı talandan,
Nasıl medeniyet, nasıl insanlık?

Artık gelsin öze dönme zamanı,
Bitsin  etrafın  bu  tozu  dumanı,
Bırakalım  el  açmayı,  amanı,
Nasıl medeniyet, nasıl insanlık?

Ayrı kalırsak mahvolur biteriz.
Birlik olursak biz bize  yeteriz.
Dünyayı düşmanlara dar ederiz.
Nasıl medeniyet, nasıl insanlık?

                           24/03/2016
                        Cemil UYGUN

8 Mart 2016 Salı

FATSA

Denizin kenarında bir şehir,
Her tarafında yer alır nehir,
İnkar edilmez güzellik zahir,
Dillere destan güzellik Fatsa.

Önemli gelir kaynağı fındık.
Kış mevsimi için dolar sandık.
Yokluk yılında eskiyi andık.
Dillere destan güzellik Fatsa.

Çok az olsa da ekilir mısır.
Deniz önüne serilmiş hasır.
İlçe olması olmuş bir asır.
Dillere destan güzellik Fatsa.

Simge olmuş kavlan ağaçları.
Dallarında barındırır kuşları.
Tepeler  güzel  olur  kışları.
Dillere destan güzellik Fatsa.

Bir dönem oldu büyük sıkıntı.
Sağ sol diye yaşadı yıkıntı.
Çok insanı kaybetti  akıntı.
Dillere destan güzellik Fatsa.

Yenilendi  güzel  sahil  yolu.
Nüfus arttı her yer insan dolu.
Çaresiz  kalmasın  eli kolu.
Dillere destan güzellik Fatsa.

Saymakla bitmez güzellik sende.
Hayalinle  durur  bu  can tende.
Güneşin de güzeldir gölgen de.
Dillere destan güzellik Fatsa.

                        08703/2016
                      Cemil UYGUN

7 Mart 2016 Pazartesi

BİTER Mİ?

Aziz vatan neden bahtın hep kara? 
Bu sefer bomba hedefi Ankara,
Nasıl sarılacak bu derin yara?
Bu acılar bitsin desem biter mi?

Her köşesi ayrı bir cennet vatan,
Rahat değil bu gün altında yatan,
Farklı olması ayrı değer katan,
Bu geceler bitsin desem biter mi?

Cephelerde gücümüze güç kattık,
Aç karnına taşlar üstünde yattık,
Ne oldu da birbirimizi sattık?
Bu sancılar bitsin desem biter mi?

Oyunlar sırasıyla geliyor bak,
Başın gittiği yere gitmez ayak,
Aldı yürüdü nefret ile firak,
Bu geceler bitsin desem biter mi?

Gelin yine olalım büyük millet,
Gitsin üzerimizdeki bu zillet,
Bizi bize düşürmesin bu illet,
Bu acılar bitsin desem biter mi?

                          19/02/2016
                       Cemil UYGUN

17 Şubatta Ankara’da meydana gelen patlama ile aynı gün değişik yerlerde şehit düşenlere rahmet, kederli ailelerine sabırlar ve bu acı haberlerin bitmesi temennisiyle…


DOĞAN NEDEN AĞLAR?

Bir damla sudur insanın temeli,
Var mıydı dünyaya gelme emeli?
Olmadı ondan daha mükemmeli,
Dünyaya gelirken ağladı insan.

Bir canlı, suyun içersinde yüzen,
Hesap edilmiş inceden bir düzen,
Karanlık ortamdan etrafı süzen,
Dünyaya gelirken ağladı insan.

Nerden bilsin dünyanın nimetini,
Verilen görev, mevla hikmetini,
Dünya için yazılmış mihnetini,
Dünyaya geldiğine ağladı insan.

Dünyaya alışmak oldu çok kolay,
Etraf kalabalık sanki bir alay,
Her günü ayrı bir köşede olay,
Dünyaya gelirken ağladı insan.

Ağlayarak geldiği dünya ne hoş,
İstediğin kadar oyna, ister koş,
Verilen süre içinde durma coş,
Dünyaya gelirken ağladı insan.

Güzel nimetler elinin altında,
Dereceni artır hakkın katında,
Zamanın doldu, musalla taşında,
Dünyaya geldiğine ağladı insan.

Doğunca neşe vermiştin herkese,
Bak şimdi veda ettin o nefese,
Can kuşu sığmaz oldu bu kafese,
Dünyadan giderken ağlattı insan.


                           15/02/2016
                         Cemil UYGUN

YA RAB!

Doğru okumadık yüce kitabı, 
Anlayamadık ondaki hitabı,
Ölüler oldu onun muhatabı,
Bu ümmetin yanlışı nedir ya rab?

Bilim teknik nerde, işimiz alem,
Perişan haldeyiz yazamaz kalem,
Her köşe başında ayrı bir elem,
Bu ümmetin yanlışı nedir ya rab?

Doğal kaynaklarımızı kaptırdık,
Kabe etrafına villa yaptırdık,
Nice insanı tağuta taptırdık,
Bu ümmetin yanlışı nedir ya rab?

Her taşın altında artık bir tuzak,
Bir avuç zengin garibandan uzak,
Onlarca insanın altında kızak,
Bu ümmetin yanlışı nedir ya rab?

Liderlik varken nasıl olduk piyon?
Zehir saçmaya devam eder siyon,
Huzur kalmadı ki her gün aksiyon,
Bu ümmetin yanlışı nedir ya rab?

Sürünmek yetti artık bu ümmete,
Ne kadar muhtacız yüce himmete,
Veda edelim girilen zulmete,
Bu ümmetin yanlışı nedir ya rab?

Gelin yeniden huzuru bulalım,
Dostu düşmanı iyice bilelim,
Kanlı göz yaşlarımızı silelim,
Bunları bize nasip eyle ya rab!


                         05/02/2016
                      Cemil UYGUN

NELER OLDU?

Ne varsa verilen hepsi emanet,
Neden her köşe başı bir ihanet?
Sanki yakında kopacak kıyamet.
Güçlü olan zayıfı ezer oldu.

Eline baksana; neden beş parmak?
Mümkün mü ki fazla diye koparmak,
Verilen asıl görev yara sarmak,
Kadınlar hayatından bezer oldu.

Bir çoğunun morarmış yüzü gözü,
Hep güzellik aslında onun özü,
Her gün yüreklere düşen bu közü,
Gazete haberleri yazar oldu.

Bir umut var, güzellik olsun diye,
Zor mudur kıt imkanlarla hediye?
Bedeller ağır, imkansız tediye,
Katiller aramızda gezer oldu.

Sonunda karşımıza çıkar hesap,
Sakın bunları gizler sanma kitap,
Yüce mahkemede halimiz bitap,
Bir avuç toprak mezar oldu.

Gerek var mı etmeye dünyayı dar,
Kıymet bilerek olalım bahtiyar,
Bir gün sen de olacaksın ihtiyar,
Bu hale gelmek ne kadar zor oldu.

                                03/02/2016
                             Cemil UYGUN

KAR TANELERİ

Kimine eğlence, kimine barınma derdi,
Semadan  rahmeti getiren kar taneleri.
Kimine mutluluk, kimine sıkıntı verdi,
Kurak baharları gideren  kar  taneleri.

Hava soğudu, günler kısaldıkça kısaldı.
Fırsatı bulan yakacağı önceden aldı.
Gariban sıcak kış görme hayaline daldı.
Dertlerle zevkleri getiren kar taneleri.

İlk önce kendini yüksek tepede gösterdi.
Hazırlık yapılması için haberi verdi.
Bu güzel manzarası görmeye değerdi.
Büyük sıkıntıyı getiren kar taneleri.

Gün geçtikçe cesaretlenip indi düzlere,
Ağır geldi yükünü çekmek bazı dizlere,
İnkar edilmez eğlence getirdi bizlere,
Geçit vermeyen dağlar oldu kar taneleri.

Canlı olan yeryüzü girdi ölüm rengine,
Tepelerden yuvarlanıp uzandı engine,
Şahit oldu darda kalanın hayat cengine,
Aşılmaz engeller getiren kar taneleri.

Biraz sitem ettim sözüme sakın darılma!
Biriktiğin yamaçlarda uslu dur kırılma!
Acele edip gitme yollarına sarılma!
Yeni hayatlar bırak bize kar taneleri.

                                  24/01/2016

                               Cemil UYGUN

Hz. YUSUF

Geldi dünyaya Kenan Diyarında
Büyük atası İbrahim’in ayarında
Kur’an’da geçti hayat hikayesi
İnsanlara kaldı onun mukayesesi
Hepsi on iki kardeş oldular
Her biri İsrailoğuları’nın bir boyu
Çok güzeldi yüzü ve de huyu 

Babasının yanında vardı ayrı yeri
Kardeşleri nasıl kıskandı bu eri
Gördü Yusuf çok özel bir rüya
Kimseye söylenmeyecekti güya
Baba Yakup bunu sır bildi
Günler birbiri ardınca geldi
Kıskanç kardeşler verdi kararı
O masuma tuzak kurmak için

Baba sevgisi ve rüyası bir süre daha
Onu tuttu kurulacak tuzaktan uzak
Hain kardeşler aldı Yusuf’u
Eğlenmek için gittiler kıra
Niyetlerini bozdular bir ara
Yusuf’u nasıl yok edeceklerdi
Karar veremediler bir türlü
Öldürmeye kıyamadılar
Buldular çareyi kuyuya atmakta
Babanın kurt yemesi korkusu
Geldi akıllarına, yalancı kana
Buladılar kardeşlerinin gömleğini
Ağlayarak vardılar baba huzuruna
Yusuf’u kurt kaptı bir anda
Biz de anlayamadık, inanmazsan
İşte Yusuf’tan kalan kanlı gömleği

Ne iyi kurtmuş bu
Gömleğe hiç zarar vermemiş
Plan olduğunu anlamıştı baba
Cahillerin buna aklı ermemiş
Karanlık kuyu, korkulu rüya
Kervan geldi kovayı daldırdı suya
Aç susuz masum bir çocuk
Kovayla çıktı yukarıya
Kuyuya attıkları yetmezmiş gibi
Kaçan köle diye satmazlar mı 

Kervanın yolu düştü Mısır’a
Köle pazarı meşhurdu o sıra
Aziz çok sevdi o güzel yüzlüyü
Parasını verip aldı nur gözlüyü
Güzel yüzlü, peygamber nurlu
İnsana herkes olduğu gibi hayran
Züleyha da aşık oldu
Aşka karşılık verilmeyince
İntikam için gönderildi zindana

Zindanlar döndü gül bahçesine
Geç de olsa anlaşıldı iftira
Rüya tabiri oldu ona çare
Zindandan saraya görevli gitti
Mısır’ı baştan aşağı mamur etti
Gönüller yaptı, gönüller fethetti
Kıtlık, kardeşlerinin yolunu
Düşürdü Mısır’a kardeşlerine
Bir emirle istedi bütün ailesini
Herkese ispatladı hayat gailesini
Rüyada gösterilen gerçek oldu
Bu diyar onunla huzur buldu.


                          19/01/2016
                       Cemil UYGUN

MEKKE ŞEHRİ

Arabistan  çölü  içinde bir şehir,
Peygamberim burada doğdu zahir,
Çölün orta yerinde zemzem nehir,
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Ebu Kubeys adlı dağa yaslandın.
Bazen çöl yağmurlarıyla ıslandın.
Hac mevsimi geldi diye süslendin.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Üzerinde kuruldu Allah’ın evi.
İmkan bulana ziyaret görevi,
İfa eden mutludur bu ödevi.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Burda yaşadı uzun süre nebi.
Mevlası  öğretti  ona  edebi.
Güvenilir insanlardan ekibi.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Hira Dağında oku emri geldi.
Nurlarıyla karanlıkları  deldi.
Zulme uğrayanın göz yaşın sildi.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Dar geldin nebiye yollar göründü.
Sıcak kumlarda günlerce yüründü.
Tuzak kurmak isteyenler süründü.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Zayıflar güç buldu erdi kemale.
Hasret kaldı insanlar gül cemale.
Şükür edip  döndüler zül celale.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

Sonunda kovduğuna açtın kucak,
Bayram etti bir anda köşe bucak.
Bu değerin sonsuza dek kalacak.
Şehirlerin   anası  Mekke  Şehri.

                                 13/01/2016

                               Cemil UYGUN

ŞEHİDİNE AĞLAYAN ORDU

Yine bir terör belası, yine bir şehit,  
Anaların dilinden eksik olmaz ağıt,
Verdiği acıyı yazmaya yetmez kağıt,
Bu  gün  terör şehidine ağlayan Ordu.

Diyarbakır Sur İlçesinde oldu şehit.
Kanlı elbiseye melekler bile şahit.
Bu kahramana nasıl yapılacak lahit.
Duyanların yüreğini dağlayan Ordu.

Adam boyu kar nasıl gidilecek?
Şehit olma haberi kime verilecek?
Bu kara habere nasıl sabredilecek?
Yolların açılmasını sağlayan Ordu.

Yeni evli, yakında baba olacaktı.
Doğan yavruyu kucağına alacaktı.
Gelecek güzel hayallere dalacaktı.
Ak yerine karaları bağlayan Ordu.

Ne kadar insanı topladın bir araya.
Törenin yapıldı, hepsi girdi sıraya.
Nasıl çare bulunacaktır bu yaraya?
Azgın akan sular gibi çağlayan Ordu.

Doğacak bebeğin emanet kalanlara,
Yazıklar olsun ki kul köle olanlara.
Mevladan rahmet bu uğurda solanlara.
Vatan aşkını yeniden yağlayan Ordu.

Takdiri ilahi, elden hiç bir şey gelmez,
Yokluğun ne olduğunu herkes bilmez,
Bu talih varken garibanın yüzü gülmez.
Yine tek yürek olmayı sağlayan Ordu.
Düşmanların gözlerini dağlayan Ordu.

                                       08/01/2016
                                    Cemil UYGUN

Diyarbakır Sur ilçesinde 04/01/2016 tarihinde şehit olan; Ordu, Akkuş,

Salman’lı Jandarma Uzman Çavuş Nuh ÖZDEMİR’in anısına yazılmıştır. 

SİNOP SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNİ ANMA YÜRÜYÜŞÜ

Yeni yıla girdiğimizin üçüncü günü,
Sinop’un nadir görülen karlı bir günü.
Sarıkamış Şehitleri anılacak,
Yürüyüşe davet edildi herkes.
Devam ediyor kar
Kaç gündür aralıklarla
Bu gün kutlama sahnesi gerçek olsun diye
İnadına sıklaştı kar tanecikleri…
Sarıkamış sahnesi tamamlandı sanki.
Ellerde bayraklar her yaştan insanlar
Bazen “şehitler ölmez”
Bazen dillerde “Allahü Ekber”
Yürüdük Eski Otagor’dan
Ellerde bayraklar, pankartlar.

İstikamet Şahin Tepesi…
Yürüyüş hızlı, heyecanlı,
Bazılarının kesildi nefesi.
Tepeye çıktıkça kar taneleri 
Nasıl da başladı çoğalmaya.
Göz gözü görmez bir manzara…
Tarihi Sarıkamış olmasa da
Yaklaştı o günkü manzara.

Herkesin ayağında sağlam botları,
Üstünde kalın parkeleri, fesleri…
Bırakıp geldik biraz önce sıcak evleri,
Yanan sobaları, kaloriferleri…

Yaklaşık iki saat kar altında,
Üşümedik desem yalan olur
Lakin biraz sonra döneceğiz
Evimizde bizi bekleyen sıcaklığa.

Oysa Sarıkamış şehitlerinin 
Ne ayağında vardı ne üstünde
Soğuktan koruyacak elbiseleri
Karavana umudu var mı idi 
Kimse bilmiyor
Bir tas sıcak çorba hayal gibi…

Akşama ulaşılacak sıcak bir mekan
Üzerindekini kurutacak
Yırtılanın yenisini alacak
Bunların hayali bile uzak
Onların çilesini çekmesek de
Bembeyaz örtünün üzerinde 
Yürüdük heyecanla,
Kimisine hatıra, kimine nostalji…

Birazdan yine sımsıcak evlerimize
Dönünce veda edecek şehitlerimize
Geriye kalansa üç beş resim
Kahramanları rahmet ve minnetle
Anmış olmanın huzuru…

O kahramanlar beyazlara 
Gömülerek bulmuştu huzuru…
                     
                        03/01/2016
                      Cemil UYGUN

YILIN SONU

Geçen günler senin ömründen giden,
Ecdadından kim kaldı hani deden,
Yılın sonu geldi sevinmek neden?
Sonumuz yaklaştı haberin var mı?

Çalışmak yerine gölgede yattın,
Ne kadar günah çukuruna battın,
Yıl sonu hesabı nasıl kapattın?
Saçımız aklaştı haberin var mı?

Etrafta ne kadar insan elemde,
Yılın sonu kar zarar ne alemde?
Yarın ne olacak onu bilmem de,
Nefesler tekleşti haberin var mı?

Eğlenme sınırsızca yılbaşında,
Huzuru bul ekmeğinde, aşında,
Yarın öbür gün musalla taşında,
Günlerin yaklaştı haberin var mı?

Sınırlı nefesler hepsi bir nimet,
Her boş zamanı bilelim ganimet,
Sonunda yaşamayalım hezimet,
Mahkeme yaklaştı haberin var mı?


                          30/12/2015
                        Cemil UYGUN

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNE

Sarıkamış; yurdumun doğu ucu,
Denenmek istendi ordumun gücü,
Yazlık elbise askerin tek suçu,
Yiğide mezar oldun Sarıkamış.

Hazırlık yok, ne üstte var ne başta,
Kahramanların hepsi aynı yaşta,
İzleri kalmış bastıkları taşta,
Destanları yazar oldun Sarıkamış.

Savaşılan düşman yerine doğa,
Soğuk aman verir mi bu yokluğa? 
Allahüekber denen azgın dağa,
Mezarlar kazar oldun Sarıkamış.

Masa başındaki hesap tutmadı.
Tüfekleri dondu, mermi atmadı,
Az kahraman beyazlara batmadı,
Hesaplar bozar oldun Sarıkamış.

Yarasın milletin bağrında yara,
Millet ak yerine bağladı kara,
Neye hizmet ettik hangi çıkara?
Yanlışları yazar oldun Sarıkamış.

Şehitlere dilerim bol bol rahmet,
Şefaat eylesin Sultanı Ahmet,
Bir daha görülmesin bu tür zahmet,
Kem gözle nazar oldun Sarıkamış.


                                30/12/2015
                             Cemil UYGUN

SAYILI GÜNLER

 Ömür dediğin, yere düşen yaprak.
Herkesi bağrına basacak toprak.
Yanında istenmiyor hiçbir evrak.
Sayılı günler ne çabuk geçiyor!

Senin elinde mi dünyaya gelmek?
Başına gelecekleri de bilmek?
Hoşuna gitmeyen günleri silmek!
Sayılı günler ne çabuk geçiyor.

Kısa bir süre içinde barınma,
Manevi anlamda kirden arınma,
Gelecek zararlar için korunma,
Sayılı günler ne çabuk geçiyor.

Dünya hayatı oyun ve eğlence,
Farkında olmazsın yarısı gece,
Vakit boldur diye aldanır nice,
Sayılı günler ne çabuk geçiyor.

Bir hayat yaşa, geride iz kalsın.
Dosta güven, düşmana korku salsın.
Çevrendekiler senden ibret alsın.
Sayılı günler ne çabuk geçiyor.

Kalsın hatırlanman için bir eser.
Gün gelince Azrail nefes keser.
Ahlakına hayran olsun nice ser.
Sayılı günler ne çabuk geçiyor.


                            29/12/2015
                         Cemil UYGUN

YEŞİL ÇAMAŞ

Gelinkaya, Çamaş’ın tepesinde,
Bir  efsane herkesin nefesinde,
Değerlidir  terazi  kefesinde,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

Deniz görünüyor çizgi halinde,
Korgan tepesi kar, insan belinde,
Gözlerin yaşarır serin  yelinde,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

Şurası  Çavuşbaşı,  şura  Çayır,
Bazı yerler neden bu kadar bayır?
Ayrı kalmaktan sarar teni kahır,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

Bir  tarafta  sessiz  Aşağı  Pazar,
Göze gelmiş sanırım değmiş nazar,
Bir  kaç  esnafı  veresiye  yazar,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

Yukarı Pazar dar yere sıkışmış,
Eteğinde dereler çok yakışmış,
Sevdalıları  kaçamak bakışmış,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

Bereketlidir  fındık ve mısırı,
Tarihi   eskidir   geçer   asırı,
İnsanında eksik olmaz nasırı,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

Eksik olmaz yağmur ile dumanı,
Kalabalık  olur  fındık  zamanı,
Sayılmayacak kadar kahramanı,
Yeşilin tonlarında kayıp Çamaş.

                             18/12/2015
                           Cemil UYGUN



SİNOP CEZAEVİNDEN

Ne yaptım ben, neden buradayım?
Her yer demir kapı, aradayım.
Sabah, akşam daim  sıradayım,
Yanlış nerede, neden burdayım?

Ne planlar vardı, ne hayaller,
Nereye taşıdı bizi eller,
Yoksa bizi savurdu mu yeller?
Yanlış nerede, neden zordayım?

Kışlar sanki yaza dönecekti,
Omuzumuzdan yük inecekti,
Kötü saltanatı sönecekti,
Yanlış nerede, neden dardayım?

Güvenilen dağlara kar yağdı,
Sebep biraz sol, biraz da sağdı,
Hedef biraz bahçe, biraz bağdı,
Yanlış nerde, neden efkardayım?

Bu düzen değilmiş bize göre,
Yere batsın geleneği, töre,
Burnumda tüter doğduğum yöre,
Yanlış nerede, neden zordayım?

Bin defa pişman olsak ne çare?
Nasıl iyileşir derin yâre?
Gülü sevip karşı çıktık hare,
Neden her zaman ah u zardayım?

                             17/12/2015
                           Cemil UYGUN


10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde Cezaevi ziyaretinde, proğram esnasında başlangıcı yapılmış ve daha sonra toparlanmıştır.

VEDA ETMEDEN

Üç çeyrek asıra dokuz kala,
Bir gece yarıda verdin mola,
Bir telefonla herkes çıktı yola,
Veda etmeden sessizce gittin.

Geride bıraktın gözü yaşlıları,
Minicik elleri, ak saçlıları,
İbret alsın uysalı, dikbaşlıları,
Veda etmeden sessizce gittin.

Ne çok dostun, arkadaşın vardı,
Yolu çıkmaza giren seni sorardı,
Herkesi derin üzüntü sardı,
Veda etmeden sessizce gittin.

Anladım bu hayat seni yordu,
Üstlendiğin görev gerçek zordu,
Yüreklere düşen sanki kordu,
Veda etmeden sessizce gittin.

Dilerim rahat olsun hep yerin,
Semaya kadar yükselsin ser’in,
Kaybetme acısı çok da derin,
Veda etmeden sessizce gittin.

Bu gidişler hep zamansızdır,
Ayrılık  acısı  amansızdır,
Ölümden korkanlar imansızdır,
Veda etmeden sessizce gittin.

                           10/12/2015
                        Cemil UYGUN

Ferhat Balçık’ın ablası, Gökhan Tan’ın annesi, Şennaz’ın kayınvalidesi Sevil Tan’ın ölümü üzerine yazılmıştır.

ŞİRİN ERFELEK

Bir zamanlar Cumayanı idi ismin,
Yeşillikler içinde ne güzel resmin,
Ormanlarla kaplı büyük bir kesimin,
Güzelliği saklayan şirin Erfelek.

Dağların arasında bir kuş yuvası,
Deniz, göl, şelale; ayrıdır doğası,
Her mevsimde kendine özgü havası,
Gönülleri aklayan şirin Erfelek.

Kuz Tepesinden kuş misali bakarsın,
Doğal kaynak olur ne güzel akarsın,
Resmini uzaktan görenleri yakarsın,
Moralleri yoklayan şirin Erfelek.

Her mevsimde şelale ayrı bir güzel,
Ne güzel görünür suya düşen gazel,
Kestane ormanı göğe uzanan el,
Düşünceyi aklayan şirin Erfelek.

Bir ucu deniz, yaylası serin olur,
Meraklısı çeşitli meyveyi bulur,
Doğal oksijeni insan burda solur,
Ömüre ömür ekleyen şirin Erfelek.

Sonunda üzerine baraj kuruldu,
Eriyen kar suları nasıl duruldu,
Çılgınca akan derelerin yoruldu,
Ziyaretçi bekleyen şirin Erfelek.

                              01/12/2015
                           Cemil UYGUN