9 Aralık 2016 Cuma

Ali GÜLER-Atatürk’ün Son Sözü “Aleykümesselam” Notları


·       15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Ankara’da Cumhuriyet Halk Partisinin II. Büyük Kongresinde toplanan 315 milletvekili ve 200 parti üyesine altı gün boyunca her gün 6-9 saat hitap ederek toplam 36 saat, 31 dakika süren Büyük Nutku’nu okumuştur. İngiliz Büyükelçisi Sir George Clerk, 26 Ekim 1927 de Londra’ya gönderdiği raporda; “Gazi’nin bu denli fiziki bir çabaya katlanması onun sağlığının iyi oyduğunu gösterir” demiştir. (S. 16)
·       Trablus’ta bulunduğu sırada diş rahatsızlığı geçirmiş, Mim Kemal Öke ile bu vesileyle tanışmıştır. (S. 17)
·       Atatürk’ün diş hekimi Osmanlı Sarayının da diş hekimi olan Musevi asıllı Diş Hekimi Sami Günzberg’tir. Atatürk’ün protezi de bu dişçi tarafından yapılmıştır. (S. 17)
·       Atatürk, bebek iken evlerine giren ve kapıyı zorlayan hırsızlarla yapılan mücadele esnasında kapı yerinden çıkmış ve üzerine düşmüştür. (S. 19)
·       1911 yılında gazeteci Mustafa Şerif takma adıyla Trablusgarp’a giderken Mısır’dan Bingazi’ye geçerken at tepmesiyle yaralanmış, tedavi için İskenderiye’ye dönmek zorunda kalmıştır. (S. 19)
·       Yoğun toz bulutu içerisinde Derne’de 16/17 Ocak 1912’de İtalyanlara karşı yerli halkın baskın şeklindeki taarruzu sırasında yoğun toz bulutu içinde kalmış, gözüne kaçan kireç parçası gözünü zedelemiştir. (S. 20)
·       10/17 Kasım 1912 tarihlerinde Viyana’da zamanın tanınmış göz hekimi Profesör Fuchs tarafından muayene edilmiş ve bir müdahale geçirmiştir. Bu hastalığından kalma bir iz olarak sinirlendiğinde sol gözünün damarları belirgin bir şekilde atmaktadır.
·       Bazı kesimler tarafından gözünde meydana gelen bu hastalık doğuştan gelen bir eksiklik olarak anlaşılmış ve kendisine Deccal yakıştırması yapılmıştır. Ayrıca Suriye’de bulunduğu sıralarda kum fırtınaları sebebiyle yine göz rahatsızlıkları yaşamıştır.  (S. 24)
·       Trablusgarp Savaşlarında Eritre Taburuna taarruz ettiği sırada sağ kolundan kurşunla yaralanmıştır. (S. 24)
·       Conkbayırı’nda düşman topçu ateşinden gelen bir şarapnel parçası göğsünü sağ tarafına çarpmış, cebinde bulunan saati parçalanmıştır. Sakarya’da cepheyi gezerken attan düşmüş ve kaburgaları kırılmıştır. (S. 25)
·       Manastır Askeri Lisesinde öğrenci iken sıtma hastalığına yakalanmıştır. (S. 29)
·       Veliaht Vahdettin Efendi’nin maiyetinde 15 Aralık 1917 tarihi ile 4 Ocak 1918 tarihleri arasında Almanya’ya seyahatte bulunmuştur. (S. 32)
·       Avusturya’nın Karlsbad şehrinde Dr. Verner tarafından tedaviye alınmış, 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra böbrek sancılarının başlaması üzerine 23 Mayıs 1919’da böbrek rahatsızlığının tedavisi için kaplıcalardan faydalanmak üzere Havza’ya geleceğini Kaymakam Fahri Bey’e bildirir. (S. 33)
·       Atatürk hayatı boyunca iki kere ciddi kalp krizi geçirmiştir. Birincisi, 11 Kasım 1923 tarihinde öğle yemeğinden sonra sofradan kalkarken göğsüne bir ağrı girmiş, Dr. Refik Saydam tarafından müdahale edilmiş, ikincisi, 13 Kasım 1923 tarihinde bahçede gezinirken kriz geçirmiş, Dr. Neşet Ömer İrdelp hükümet tarafından Ankara’ya çağrılarak muayenesi yapılmış, koroner yetmezliği düşünülmemiş bu krizlerin çok çalışma ve yorgunluktan ileri gelen bir “elemi asabi” olduğu tespit edilerek kendisine istirahat ve hava değişimi tavsiye edilmiştir. 22/23 Mayıs 1927 gecesinde de yatakta göğsünde ve sol kolunda şiddetli bir ağrı ile birlikte büyük bir sıkıntı, ter ve bulantı olur, üç gün sonra Köşkte yine aynı durum meydana gelir, Sıhhiye Vekili Dr. Refik Saydam ile Dr. Asım Arar ilk tedaviyi yaparlar ve Dr. Neşet Ömer İrdelp tekrar Ankara’ya çağrılır, fazla yorgunluğa bağlanır ve Atatürk tarafından da kimsenin duymaması istenir. (S.34-35)
·       1937 yılı içinde evvela uzun sürelerle sonra sık sık olarak burun kanamaları görülmeye başlanmıştır. Bu kanamalarına sınırsız alkol kullanmasının sebep olabileceği kararı verilmiştir. Dr. Asım Arar bu konuyu önce İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya söyler sonra da birlikte Başbakan Celal Bayar’a aktarırlar. Celal Bayar Atatürk ile görüşerek konsültasyon yapılmasına karar verilir. 23 Şubat 1938 günü Çankaya’da Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Akil Muhtar Özden, Dr. Hüsamettin Kural, Dr. Asım Arar ve Dr. Ziya Naki Yaltırım’dan oluşan bir hekim grubu tarafından muayene edilir. Sert kıvamda karaciğer ve iki parmak geçen dalak büyüklüğü ile gözlerinde hafif sarılık, burnunda iki sathi yara tespit edilir, karaciğer hastalığı, siroz başlangıcı olduğu ve bunun en önemli sebebinin alkol olduğu kabul edilir. (S. 40)
·       8 Ekim 1938 tarihinde bir karaciğer kanaması geçirmiştir. (S. 41)
·       Daha sonra Atatürk’ün hastalığının alkole bağlı siroz olmadığı, beslenme tarzı ve daimi peklikten kaynaklandığı değerlendirilmiştir. (S. 42)
·       Ölüm raporunda ölüm nedeni olarak alkolle ilişkili karaciğer iltihabı gösterilmiştir. (S. 42)
·       Gazeteci Yazar Ogün Deli, konulan teşhisin yanlış olduğunu, tedavide kullanılan cıvalı ilaçlarla zaman içinde, bazıları tarafından da mason locaları tarafından öldürüldüğü iddia edilmektedir. (S. 42)
·       8 Kasım 1938 günü fenalaşmış, doktorunun dilini uzatması isteğine teki verememiş, başını biraz sağa çevirerek Dr. Ömer Neşet İrdelp’e dikkatle bakıp “Aleykümesselam”  demiş, bu sözden sonra ikinci ponksiyondan (vücuttan sıvı alımı)  tam 30 saat sonra komaya girmiştir. 8 Kasım 19.00’dan beyin ölümünün gerçekleştiği 10 Kasım 09.05’e kadar 38 saat 5 dakika geçmiştir.  Nahl Suresi8. Ayet meali (yaşar Nuri Öztürk); “Ki bunlar meleklerin arınmış ve sükûnet içinde iken canlarını alacakları kimselerdir. “Selam (ve selamet)” size (selamünaleyküm). İşlemekte olduğunuz (iyi hareketlerin, amellerin) karşılığı olmak üzere girin cennete” derler”. Atatürk’ün komaya girmeden önce 32. Ayette bahsedilen ölüm anının gerçekleştiği,, kendisine “selamünaleyküm” diyen meleklere, “Aleykümesselam” dediği anlaşılmaktadır. (S. 45-46-67)
·       10 Kasım saat 09.05’te gözünü birdenbire açmış, bir an sert bir hareketle başını sağa çevirmiştir. Yanında bulunanlar bu hareketini etrafındakilerin şahıslarında ilahi bir aşk ile bağlandığı ve inandığı aziz milletini son defa askerce selamlamak olarak yorumlamışlardır. (S. 48)
·        Ankaralı koleksiyoner Muhammed Yüksel tarafından, elindeki bazı fotoğrafları delil olarak gösterilip Atatürk’e otopsi yapıldığı ancak sonuçların kamuoyu ile paylaşılmadığı iddia edilse de, resmi kayıtlara göre otopsi işlemi yapılmadığı, el ve yüz mulajları alınmış ve daimi istinatgâhına defnedilene kadar geçen sürede cesedin bozulmaması için cesede tahnit işleminin yapıldığı belgelerle açıklanmaktadır. Tahnit işlemi Prof. Dr. Mustafa Hayrullah Diker ve Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter’in gözetiminde Gülhane Patolojik Anatomi Hocası Prof. Dr. Lütfü Aksu ile başasistanı Dr. Ziya ve arkadaşları tarafından yapılmış, Münir Hayri Egeli de kendilerine yardım etmiştir. (S. 75-81-96)
·       Atatürk’ün naaşı tahnit yapılmadan önce o zaman İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Ord. Prof. Dr. Şerafettin Yaltkaya’nın nezaretinde İslam ananesine göre yıkanmıştır. (S. 80)
·       Atatürk’ün na’şının Anıtkabir’e taşınma komitesi; zamanın Başvekili Adnan Menderes, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytinoğlu, Ankara Valisi Kemal Aygün, Ankara Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu, Atatürk’ün yakın dostlarından eski Meclis Başkanı Aldülhalik Renda ve o zamanın Başvekalet Müsteşarı Kemal Gedeleç. (S. 85)
·       11 Kasım 1938 Cuma günü saat 09.30 da Başbakan ve Parti Umum Reis Vekili Celal Bayar başkanlığında toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ittifakla (323 oy) Malatya Milletvekili İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanlığına aday göstermiş, aynı gün 11.00 de toplanan Mecliste toplantıya katılan milletvekillerinin biri hariç (Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur) tamamının (348) oyuyla Türkiye Cumhuriyetinin ikinci Cumhurbaşkanı seçilmiştir. (S. 101)
·       16 Kasım 1938 Çarşamba günü sabah saat 10.00’da Dolmabahçe Sarayı Muayede salonunda naaş ziyarete açılmış, ziyaret 17 Kasım günü geç saatlere kadar devam etmiş, izdihamda 7’si kadın olmak üzere 11 vatandaş hayatını kaybetmiştir. (S. 103-104)  
·       Başbakan Celal Bayar 18 Kasım 1938 Cuma günü Ankara’dan İstanbul Dolmabahçe’ye gelmiş, vatandaşlarla katafalktaki naaşı ziyaret etmiş, cenaze namazı sarayın muayede salonunda Türkçe tekbir verilerek İslam Tetkikleri Enstitüsü Direktörü Ord. Prof. Dr. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır. (S. 106-109)
·       Cenaze gemi ile İzmit’e, oradan da trenle Ankara’ya taşınmıştır. Ankara’daki resmi tören 21 Kasım 1938 Pazartesi günü icra edilmiş, naaş Namaztepe’de (Namazgah adıyla bilinen Müslüman mezarlığı olana tepe) bulunan Etnoğrafya Müzesinde lahdin üzerinde 31 Mart 1939 sabahına kadar yaklaşık dört ay kalmış, lahdin altında geçici olarak hazırlanan geçici kabre indirilmiştir. (S. 110-111-113-114-119)    
·       04/11/1953 Cuma günü Atatürk’ün naaşı muvakkat kabirden Anıtkabir’e taşınmak üzere çıkarılmıştır. 9 Kasımda Prof. Kamile Mutlu ve yardımcıları ile tabut açılmış, tahnitlenmiş naaşın bozulmadan korunduğu görülmüştür. (S. 126-129)
·       Anavatanın her bir tarafından getirtilen vatan toprakları birbirine karıştırılmış, yalnız Yugoslavya’dan gelen toprak konulmamıştır. Bu toprakların içinde yurtdışından Ata’nın Selanik’te doğduğu evin bahçesindeki dut ağacının dibinden, Kore şehitlerimizin mezarlarından ve Kıbrıs’tan üç yerden topraklar da bulunmaktadır. (S. 131-147)
·       10 Kasım 1953 günü Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’deki mezara defnedilmiş, Ankara Radyosu nakil törenini canlı yayınla duyurmuştur. Bu işlem sırasında öğrenci temsilcisi olarak görevli Yekta Güngör Özden de (Hukukçu, Anayasa Mahkemesi Başkanı) bulunmuştur. (S. 135-136-141)
·       Atatürk’ün vefat ettiğinde emekli hesabında 19,566,80. TL, şahsi hesabında ise; 53,453,18. TL olmak üzere toplam:73,019,98 TL birikimi tespit edilmiştir. (S. 158)
·       Hint Müslümanları esir edilen halifenin kurtarılması için milli mücadeleye ilgi duşmuşlar, Hilafet Fonunda toplanan paraları İslamiyet’in kılıcı ilan ettikleri Mustafa Kemal adına ve şahsına göndermişlerdir. Gönderilen bu paraların Türk Lirası olarak karşılığı 675,000.- Türk Lirasıdır. Bu paralar hilafetin kaldırılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Yunan Ordusunun yakıp yıktığı yerler ile aç ve açıkta kalan insanlar için harcandığı, bir kısmıyla toprak alınarak çiftlikler kurulduğu, bir kısmıyla Türkiye İş Bankasının kurulduğu, kalanıyla da İş Bankası ve Maden kömürü hisse senetleri alındığı tespit edilmiştir. (S. 159-160-161-162)
·       Hintlilerin yardım paralarıyla kurulan çiftlikler; Ankara’daki Orman Çiftliği ( Ankara’da Orman, Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesgut ve Çakırlar), Yalova (Millet ve Baltacı Çiftlikleri), Silifke (Tekir ve Şövalye Çiftlikleri), Tarsus (Piloğlu) çiftlikleridir. 11 Haziran 1937’de Trabzon’dan gönderdiği bir yazı ile bütün çiftlikleri üzerindeki taşınmazlarla birlikte hazineye bağışlamış, resmi işlemler 11 Mayıs 1938 günü tamamlanmıştır. (S. 163-165)
·       Atatürk 5 Eylül 1938 Pazartesi sabahı yasanın buyurduğu şekilde kendi el yazısıyla vasiyetini yazmış, Beyoğlu Toptaş Handaki İstanbul Altıncı Noteri İsmail Kunter’e “İcap ettiğinde gereğini yaparsınız” diyerek teslim etmiştir. Vasiyet vefatından 18 gün sonra 28 Kasım 1938 Pazartesi günü Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinde açılmıştır. Vasiyetinde; sahip olduğu nukut ve hisse senetleri ile Çankaya’da bulunan gayrimenkul emvalini Cumhuriyet Halk Partisine, aşağıda belirttiği şartlarla devretmiştir. Nukut ve hisse senetlerinin İş Bankasında nemalandırılacağı, nemalardan yaşadıkları müddetçe Makbule’ye aydı bin, Afet’e sekizyüz, Sabiha Gökçen’e altıyüz, Ülkü’ye ikiyüz, Rukiye ile Nebile’ye şimdilik yüzer lira verileceği, Sabiha Gökçen’e bir ev alınacak para verilmesi, Makbule’nin yaşadığı sürece Çankaya’daki evde kalacağı, İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsilleri için muhtaç oldukları yardımın yapılacağı, nemadan kalan miktarın yarı yarıya Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edileceği yazılıdır. Bu vasiyete dayanılarak tereke Cumhuriyet Halk Partisine zimmetlenmiş, 3 Aralık 1938 günü CHP Mümessili ve Erzurum Milletvekili Nafi Atuf Kansu’ya teslim edilmiştir. (S. 169-170-172-174-178)
·       Meriç Tumluer tarafından 14 Eylül 2012 günü katıldığı Beyaz TV’de yayınlanan Dinamit adlı programda Atatürk’ün açıklanmayan gizli vasiyetinin elinde olduğu, vasiyette Kürt meselesinden hilafete, Ortadoğu’daki gelişmelerden ekonomik sorunlara kadar pek çok konuda bilgi olduğu söylenmiştir. Bu gizli vasiyeti okuyanların öldürüldüğü (Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal) iddia edilmiş, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın bu yüzden asıldığı iddia edilmiştir. (S. 184-185)
·       Anıtkabir’in yapılacağı yer konusunda birçok araştırma yapılmış, birçok yer teklif edilmiş, en son olarak Atatürk’ün sağlığında yanına alıp Ankara’da gezdiği İçel Milletvekili Emin Cankur’un Atatürk ile Rasattepe’den şehri seyrettikten sonra Atatürk’ün; “Bu tepe ne güzel anıt yeri” fikrini anlatmasıyla bu gün Anıttepe olarak bilinen eskiden meteoroloji istasyonu bulunan, altında bulunan Tümülüslerden dolayı Beştepeler olarak da bilinen Rasattepe kabul edilmiş, 7 Temmuz 1939’da buranın kamulaştırılması kararı verilmiş, toplam kamulaştırılan arazi 750,000 metre karedir. (S. 195-196-199)
·       Anıtkabir Proje Yarışmasına Türkiye (20 proje ile) Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan 49 proje katılmış, projelerin ikisi şartnameye uygun olmadığı için elenmiş, Türk Mimarları Prof. Dr. Emin Onat ile Doç. Dr. Orhan Arda’nın eserinin uygulanmasına 18 Kasım 1943 tarihinde karar verilmiş, inşaata 9 Ekim 1944 günü başlanılmıştır. (S. 209-211-213-217)
·       Anıtkabir’in Çankaya yönündeki 33,528 metre uzunluğunda, yapıldığı zaman Avrupa’daki çelik bayrak direklerinin en uzunu olan bayrak direği aslen Makedonya’da Türk sancağında doğmuş Amerika Newyork Şehrinde bulunan American Flagpole Eguıpment Co. İsimli şirketin sahibi Nazmi Cemal Bey tarafından hediye edilmiştir. 21 Haziran 1945 tarihinde başvekâlete bu konuda dilekçe ile müracaat etmiş, yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde uygun olacağı belirtilmiş, bayrak direği 16 Mart 1946’da Türkiye’ye gönderilmek üzere yola çıkarılmıştır. Şirket sahibi Aralık 1981’de Ankara’ya gelmiş, Anıtkabir’i ziyaret etmiştir. (S. 251-252-253-255)
·       Anıtkabir’de bulunan sembolik lahit (Sarkofaj taşı) tek parça kırmızı mermer olup 40 ton ağırlığındadır. Gerçek mezar bu lahidin alt katında toprağa gömülü vaziyettedir. Lahitten de mezar odasının camından da Ankara Kalesinde dalgalanan Türk Bayrağı görünmektedir. (S. 257)

·       Anıtkabir’de Atatürk’ün mezarı dışında yakın silah arkadaşlarından Milli Mücadelenin Batı Cephesi Komutanı ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün mezarı Barış ve Zafer Kuleleri arasında bulunmaktadır. 25 Aralık 1973’te vefat eden İsmet İnönü, Bakanlar Kurulu Kararıyla 28 Aralık 1973’te Anıtkabir’de bulunan mezara defnedilmiştir. (S. 267)
                                                                                                                        09/12/2016 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder