· 15-20
Ekim 1927 tarihlerinde Ankara’da Cumhuriyet Halk Partisinin II. Büyük
Kongresinde toplanan 315 milletvekili ve 200 parti üyesine altı gün boyunca her
gün 6-9 saat hitap ederek toplam 36 saat, 31 dakika süren Büyük Nutku’nu
okumuştur. İngiliz Büyükelçisi Sir George Clerk, 26 Ekim 1927 de Londra’ya
gönderdiği raporda; “Gazi’nin bu denli fiziki bir çabaya katlanması onun
sağlığının iyi oyduğunu gösterir” demiştir. (S. 16)
· Trablus’ta
bulunduğu sırada diş rahatsızlığı geçirmiş, Mim Kemal Öke ile bu vesileyle
tanışmıştır. (S. 17)
· Atatürk’ün
diş hekimi Osmanlı Sarayının da diş hekimi olan Musevi asıllı Diş Hekimi Sami
Günzberg’tir. Atatürk’ün protezi de bu dişçi tarafından yapılmıştır. (S. 17)
· Atatürk,
bebek iken evlerine giren ve kapıyı zorlayan hırsızlarla yapılan mücadele
esnasında kapı yerinden çıkmış ve üzerine düşmüştür. (S. 19)
· 1911
yılında gazeteci Mustafa Şerif takma adıyla Trablusgarp’a giderken Mısır’dan
Bingazi’ye geçerken at tepmesiyle yaralanmış, tedavi için İskenderiye’ye dönmek
zorunda kalmıştır. (S. 19)
· Yoğun
toz bulutu içerisinde Derne’de 16/17 Ocak 1912’de İtalyanlara karşı yerli
halkın baskın şeklindeki taarruzu sırasında yoğun toz bulutu içinde kalmış,
gözüne kaçan kireç parçası gözünü zedelemiştir. (S. 20)
· 10/17
Kasım 1912 tarihlerinde Viyana’da zamanın tanınmış göz hekimi Profesör Fuchs
tarafından muayene edilmiş ve bir müdahale geçirmiştir. Bu hastalığından kalma
bir iz olarak sinirlendiğinde sol gözünün damarları belirgin bir şekilde
atmaktadır.
· Bazı
kesimler tarafından gözünde meydana gelen bu hastalık doğuştan gelen bir
eksiklik olarak anlaşılmış ve kendisine Deccal yakıştırması yapılmıştır. Ayrıca
Suriye’de bulunduğu sıralarda kum fırtınaları sebebiyle yine göz
rahatsızlıkları yaşamıştır. (S. 24)
· Trablusgarp
Savaşlarında Eritre Taburuna taarruz ettiği sırada sağ kolundan kurşunla
yaralanmıştır. (S. 24)
· Conkbayırı’nda
düşman topçu ateşinden gelen bir şarapnel parçası göğsünü sağ tarafına çarpmış,
cebinde bulunan saati parçalanmıştır. Sakarya’da cepheyi gezerken attan düşmüş
ve kaburgaları kırılmıştır. (S. 25)
· Manastır
Askeri Lisesinde öğrenci iken sıtma hastalığına yakalanmıştır. (S. 29)
· Veliaht
Vahdettin Efendi’nin maiyetinde 15 Aralık 1917 tarihi ile 4 Ocak 1918 tarihleri
arasında Almanya’ya seyahatte bulunmuştur. (S. 32)
· Avusturya’nın
Karlsbad şehrinde Dr. Verner tarafından tedaviye alınmış, 1919’da Samsun’a
çıktıktan sonra böbrek sancılarının başlaması üzerine 23 Mayıs 1919’da böbrek
rahatsızlığının tedavisi için kaplıcalardan faydalanmak üzere Havza’ya
geleceğini Kaymakam Fahri Bey’e bildirir. (S. 33)
· Atatürk
hayatı boyunca iki kere ciddi kalp krizi geçirmiştir. Birincisi, 11 Kasım 1923
tarihinde öğle yemeğinden sonra sofradan kalkarken göğsüne bir ağrı girmiş, Dr.
Refik Saydam tarafından müdahale edilmiş, ikincisi, 13 Kasım 1923 tarihinde
bahçede gezinirken kriz geçirmiş, Dr. Neşet Ömer İrdelp hükümet tarafından
Ankara’ya çağrılarak muayenesi yapılmış, koroner yetmezliği düşünülmemiş bu
krizlerin çok çalışma ve yorgunluktan ileri gelen bir “elemi asabi” olduğu
tespit edilerek kendisine istirahat ve hava değişimi tavsiye edilmiştir. 22/23
Mayıs 1927 gecesinde de yatakta göğsünde ve sol kolunda şiddetli bir ağrı ile
birlikte büyük bir sıkıntı, ter ve bulantı olur, üç gün sonra Köşkte yine aynı
durum meydana gelir, Sıhhiye Vekili Dr. Refik Saydam ile Dr. Asım Arar ilk
tedaviyi yaparlar ve Dr. Neşet Ömer İrdelp tekrar Ankara’ya çağrılır, fazla
yorgunluğa bağlanır ve Atatürk tarafından da kimsenin duymaması istenir. (S.34-35)
· 1937
yılı içinde evvela uzun sürelerle sonra sık sık olarak burun kanamaları
görülmeye başlanmıştır. Bu kanamalarına sınırsız alkol kullanmasının sebep
olabileceği kararı verilmiştir. Dr. Asım Arar bu konuyu önce İçişleri Bakanı
Şükrü Kaya’ya söyler sonra da birlikte Başbakan Celal Bayar’a aktarırlar. Celal
Bayar Atatürk ile görüşerek konsültasyon yapılmasına karar verilir. 23 Şubat
1938 günü Çankaya’da Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Akil Muhtar Özden, Dr.
Hüsamettin Kural, Dr. Asım Arar ve Dr. Ziya Naki Yaltırım’dan oluşan bir hekim
grubu tarafından muayene edilir. Sert kıvamda karaciğer ve iki parmak geçen
dalak büyüklüğü ile gözlerinde hafif sarılık, burnunda iki sathi yara tespit
edilir, karaciğer hastalığı, siroz başlangıcı olduğu ve bunun en önemli
sebebinin alkol olduğu kabul edilir. (S. 40)
· 8
Ekim 1938 tarihinde bir karaciğer kanaması geçirmiştir. (S. 41)
· Daha
sonra Atatürk’ün hastalığının alkole bağlı siroz olmadığı, beslenme tarzı ve
daimi peklikten kaynaklandığı değerlendirilmiştir. (S. 42)
· Ölüm
raporunda ölüm nedeni olarak alkolle ilişkili karaciğer iltihabı
gösterilmiştir. (S. 42)
· Gazeteci
Yazar Ogün Deli, konulan teşhisin yanlış olduğunu, tedavide kullanılan cıvalı
ilaçlarla zaman içinde, bazıları tarafından da mason locaları tarafından
öldürüldüğü iddia edilmektedir. (S. 42)
· 8
Kasım 1938 günü fenalaşmış, doktorunun dilini uzatması isteğine teki verememiş,
başını biraz sağa çevirerek Dr. Ömer Neşet İrdelp’e dikkatle bakıp
“Aleykümesselam” demiş, bu sözden sonra
ikinci ponksiyondan (vücuttan sıvı alımı)
tam 30 saat sonra komaya girmiştir. 8 Kasım 19.00’dan beyin ölümünün
gerçekleştiği 10 Kasım 09.05’e kadar 38 saat 5 dakika geçmiştir. Nahl Suresi8. Ayet meali (yaşar Nuri Öztürk);
“Ki bunlar meleklerin arınmış ve sükûnet içinde iken canlarını alacakları
kimselerdir. “Selam (ve selamet)” size (selamünaleyküm). İşlemekte olduğunuz
(iyi hareketlerin, amellerin) karşılığı olmak üzere girin cennete” derler”.
Atatürk’ün komaya girmeden önce 32. Ayette bahsedilen ölüm anının
gerçekleştiği,, kendisine “selamünaleyküm” diyen meleklere, “Aleykümesselam”
dediği anlaşılmaktadır. (S. 45-46-67)
· 10
Kasım saat 09.05’te gözünü birdenbire açmış, bir an sert bir hareketle başını
sağa çevirmiştir. Yanında bulunanlar bu hareketini etrafındakilerin
şahıslarında ilahi bir aşk ile bağlandığı ve inandığı aziz milletini son defa
askerce selamlamak olarak yorumlamışlardır. (S. 48)
· Ankaralı koleksiyoner Muhammed Yüksel
tarafından, elindeki bazı fotoğrafları delil olarak gösterilip Atatürk’e otopsi
yapıldığı ancak sonuçların kamuoyu ile paylaşılmadığı iddia edilse de, resmi
kayıtlara göre otopsi işlemi yapılmadığı, el ve yüz mulajları alınmış ve daimi istinatgâhına
defnedilene kadar geçen sürede cesedin bozulmaması için cesede tahnit işleminin
yapıldığı belgelerle açıklanmaktadır. Tahnit işlemi Prof. Dr. Mustafa Hayrullah
Diker ve Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter’in gözetiminde Gülhane Patolojik
Anatomi Hocası Prof. Dr. Lütfü Aksu ile başasistanı Dr. Ziya ve arkadaşları tarafından
yapılmış, Münir Hayri Egeli de kendilerine yardım etmiştir. (S. 75-81-96)
· Atatürk’ün
naaşı tahnit yapılmadan önce o zaman İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
öğretim üyelerinden Ord. Prof. Dr. Şerafettin Yaltkaya’nın nezaretinde İslam
ananesine göre yıkanmıştır. (S. 80)
· Atatürk’ün
na’şının Anıtkabir’e taşınma komitesi; zamanın Başvekili Adnan Menderes, Meclis
Başkanı Refik Koraltan, Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytinoğlu, Ankara Valisi
Kemal Aygün, Ankara Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu, Atatürk’ün yakın
dostlarından eski Meclis Başkanı Aldülhalik Renda ve o zamanın Başvekalet
Müsteşarı Kemal Gedeleç. (S. 85)
· 11
Kasım 1938 Cuma günü saat 09.30 da Başbakan ve Parti Umum Reis Vekili Celal
Bayar başkanlığında toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ittifakla (323 oy)
Malatya Milletvekili İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanlığına aday göstermiş, aynı gün
11.00 de toplanan Mecliste toplantıya katılan milletvekillerinin biri hariç
(Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur) tamamının (348) oyuyla Türkiye Cumhuriyetinin
ikinci Cumhurbaşkanı seçilmiştir. (S. 101)
· 16
Kasım 1938 Çarşamba günü sabah saat 10.00’da Dolmabahçe Sarayı Muayede
salonunda naaş ziyarete açılmış, ziyaret 17 Kasım günü geç saatlere kadar devam
etmiş, izdihamda 7’si kadın olmak üzere 11 vatandaş hayatını kaybetmiştir. (S.
103-104)
· Başbakan
Celal Bayar 18 Kasım 1938 Cuma günü Ankara’dan İstanbul Dolmabahçe’ye gelmiş,
vatandaşlarla katafalktaki naaşı ziyaret etmiş, cenaze namazı sarayın muayede
salonunda Türkçe tekbir verilerek İslam Tetkikleri Enstitüsü Direktörü Ord.
Prof. Dr. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır. (S. 106-109)
· Cenaze
gemi ile İzmit’e, oradan da trenle Ankara’ya taşınmıştır. Ankara’daki resmi
tören 21 Kasım 1938 Pazartesi günü icra edilmiş, naaş Namaztepe’de (Namazgah
adıyla bilinen Müslüman mezarlığı olana tepe) bulunan Etnoğrafya Müzesinde
lahdin üzerinde 31 Mart 1939 sabahına kadar yaklaşık dört ay kalmış, lahdin
altında geçici olarak hazırlanan geçici kabre indirilmiştir. (S. 110-111-113-114-119)
· 04/11/1953
Cuma günü Atatürk’ün naaşı muvakkat kabirden Anıtkabir’e taşınmak üzere
çıkarılmıştır. 9 Kasımda Prof. Kamile Mutlu ve yardımcıları ile tabut açılmış,
tahnitlenmiş naaşın bozulmadan korunduğu görülmüştür. (S. 126-129)
· Anavatanın
her bir tarafından getirtilen vatan toprakları birbirine karıştırılmış, yalnız
Yugoslavya’dan gelen toprak konulmamıştır. Bu toprakların içinde yurtdışından
Ata’nın Selanik’te doğduğu evin bahçesindeki dut ağacının dibinden, Kore
şehitlerimizin mezarlarından ve Kıbrıs’tan üç yerden topraklar da
bulunmaktadır. (S. 131-147)
· 10
Kasım 1953 günü Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’deki mezara defnedilmiş, Ankara
Radyosu nakil törenini canlı yayınla duyurmuştur. Bu işlem sırasında öğrenci
temsilcisi olarak görevli Yekta Güngör Özden de (Hukukçu, Anayasa Mahkemesi
Başkanı) bulunmuştur. (S. 135-136-141)
· Atatürk’ün
vefat ettiğinde emekli hesabında 19,566,80. TL, şahsi hesabında ise; 53,453,18.
TL olmak üzere toplam:73,019,98 TL birikimi tespit edilmiştir. (S. 158)
· Hint
Müslümanları esir edilen halifenin kurtarılması için milli mücadeleye ilgi
duşmuşlar, Hilafet Fonunda toplanan paraları İslamiyet’in kılıcı ilan ettikleri
Mustafa Kemal adına ve şahsına göndermişlerdir. Gönderilen bu paraların Türk
Lirası olarak karşılığı 675,000.- Türk Lirasıdır. Bu paralar hilafetin
kaldırılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Yunan Ordusunun yakıp
yıktığı yerler ile aç ve açıkta kalan insanlar için harcandığı, bir kısmıyla
toprak alınarak çiftlikler kurulduğu, bir kısmıyla Türkiye İş Bankasının
kurulduğu, kalanıyla da İş Bankası ve Maden kömürü hisse senetleri alındığı
tespit edilmiştir. (S. 159-160-161-162)
· Hintlilerin
yardım paralarıyla kurulan çiftlikler; Ankara’daki Orman Çiftliği ( Ankara’da
Orman, Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesgut ve Çakırlar),
Yalova (Millet ve Baltacı Çiftlikleri), Silifke (Tekir ve Şövalye Çiftlikleri),
Tarsus (Piloğlu) çiftlikleridir. 11 Haziran 1937’de Trabzon’dan gönderdiği bir
yazı ile bütün çiftlikleri üzerindeki taşınmazlarla birlikte hazineye
bağışlamış, resmi işlemler 11 Mayıs 1938 günü tamamlanmıştır. (S. 163-165)
· Atatürk
5 Eylül 1938 Pazartesi sabahı yasanın buyurduğu şekilde kendi el yazısıyla
vasiyetini yazmış, Beyoğlu Toptaş Handaki İstanbul Altıncı Noteri İsmail
Kunter’e “İcap ettiğinde gereğini yaparsınız” diyerek teslim etmiştir. Vasiyet
vefatından 18 gün sonra 28 Kasım 1938 Pazartesi günü Ankara Üçüncü Sulh Hukuk
Hâkimliğinde açılmıştır. Vasiyetinde; sahip olduğu nukut ve hisse senetleri ile
Çankaya’da bulunan gayrimenkul emvalini Cumhuriyet Halk Partisine, aşağıda
belirttiği şartlarla devretmiştir. Nukut ve hisse senetlerinin İş Bankasında
nemalandırılacağı, nemalardan yaşadıkları müddetçe Makbule’ye aydı bin, Afet’e
sekizyüz, Sabiha Gökçen’e altıyüz, Ülkü’ye ikiyüz, Rukiye ile Nebile’ye
şimdilik yüzer lira verileceği, Sabiha Gökçen’e bir ev alınacak para verilmesi,
Makbule’nin yaşadığı sürece Çankaya’daki evde kalacağı, İsmet İnönü’nün
çocuklarına yüksek tahsilleri için muhtaç oldukları yardımın yapılacağı,
nemadan kalan miktarın yarı yarıya Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis
edileceği yazılıdır. Bu vasiyete dayanılarak tereke Cumhuriyet Halk Partisine
zimmetlenmiş, 3 Aralık 1938 günü CHP Mümessili ve Erzurum Milletvekili Nafi
Atuf Kansu’ya teslim edilmiştir. (S. 169-170-172-174-178)
· Meriç
Tumluer tarafından 14 Eylül 2012 günü katıldığı Beyaz TV’de yayınlanan Dinamit
adlı programda Atatürk’ün açıklanmayan gizli vasiyetinin elinde olduğu,
vasiyette Kürt meselesinden hilafete, Ortadoğu’daki gelişmelerden ekonomik
sorunlara kadar pek çok konuda bilgi olduğu söylenmiştir. Bu gizli vasiyeti
okuyanların öldürüldüğü (Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal) iddia edilmiş, Adnan
Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın bu yüzden asıldığı iddia
edilmiştir. (S. 184-185)
· Anıtkabir’in
yapılacağı yer konusunda birçok araştırma yapılmış, birçok yer teklif edilmiş, en
son olarak Atatürk’ün sağlığında yanına alıp Ankara’da gezdiği İçel
Milletvekili Emin Cankur’un Atatürk ile Rasattepe’den şehri seyrettikten sonra
Atatürk’ün; “Bu tepe ne güzel anıt yeri” fikrini anlatmasıyla bu gün Anıttepe
olarak bilinen eskiden meteoroloji istasyonu bulunan, altında bulunan
Tümülüslerden dolayı Beştepeler olarak da bilinen Rasattepe kabul edilmiş, 7
Temmuz 1939’da buranın kamulaştırılması kararı verilmiş, toplam kamulaştırılan
arazi 750,000 metre karedir. (S. 195-196-199)
· Anıtkabir
Proje Yarışmasına Türkiye (20 proje ile) Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre,
Fransa ve Çekoslovakya’dan 49 proje katılmış, projelerin ikisi şartnameye uygun
olmadığı için elenmiş, Türk Mimarları Prof. Dr. Emin Onat ile Doç. Dr. Orhan
Arda’nın eserinin uygulanmasına 18 Kasım 1943 tarihinde karar verilmiş, inşaata
9 Ekim 1944 günü başlanılmıştır. (S. 209-211-213-217)
· Anıtkabir’in
Çankaya yönündeki 33,528 metre uzunluğunda, yapıldığı zaman Avrupa’daki çelik
bayrak direklerinin en uzunu olan bayrak direği aslen Makedonya’da Türk
sancağında doğmuş Amerika Newyork Şehrinde bulunan American Flagpole Eguıpment
Co. İsimli şirketin sahibi Nazmi Cemal Bey tarafından hediye edilmiştir. 21
Haziran 1945 tarihinde başvekâlete bu konuda dilekçe ile müracaat etmiş,
yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde uygun olacağı belirtilmiş, bayrak
direği 16 Mart 1946’da Türkiye’ye gönderilmek üzere yola çıkarılmıştır. Şirket
sahibi Aralık 1981’de Ankara’ya gelmiş, Anıtkabir’i ziyaret etmiştir. (S.
251-252-253-255)
· Anıtkabir’de
bulunan sembolik lahit (Sarkofaj taşı) tek parça kırmızı mermer olup 40 ton
ağırlığındadır. Gerçek mezar bu lahidin alt katında toprağa gömülü
vaziyettedir. Lahitten de mezar odasının camından da Ankara Kalesinde
dalgalanan Türk Bayrağı görünmektedir. (S. 257)
· Anıtkabir’de
Atatürk’ün mezarı dışında yakın silah arkadaşlarından Milli Mücadelenin Batı
Cephesi Komutanı ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün mezarı Barış ve Zafer
Kuleleri arasında bulunmaktadır. 25 Aralık 1973’te vefat eden İsmet İnönü,
Bakanlar Kurulu Kararıyla 28 Aralık 1973’te Anıtkabir’de bulunan mezara
defnedilmiştir. (S. 267)
09/12/2016